18. yüzyılda “orta çağ” kelimesi bir iltifat değildi.
Orta Çağ
18. yüzyılda “ortaçağ” kelimesi bir iltifat değildi; aşağılayıcıydı. Ancak bugün, o dönemi karanlık ve kasvetli bir boşluk dönemi olarak düşünme eğilimindeyiz. Onu tarihiyle (Güllerin Savaşları, Kara Ölüm, Haçlı Seferleri) modern temelleri için değil, hatırlıyoruz. Gerçek şu ki, Orta Çağ’ın sonlarında İngiltere’deki çoğu insan, kuzeydeki veya batıdaki komşularınınki kadar tuhaf ve bize yabancı hayatlar yaşadı. Günlerini, sıçanların yaşadığı kepenkli binalarda masalarda oturarak ya da keskin siyah tozla dolu kaba tütün borularından gözleri şişmiş nefesler alarak geçirdiler. Birçoğu gecelerini en soğuk ve en karanlık gecelerde dışarıda geçirdi. Ama bu şimdi eski tarih gibi görünüyor. Modern Avrupa, zenginlik ve teknolojinin madenlerden ziyade fabrikalardan aktığı, post-endüstriyel bir güç merkezi haline geldi. Sonuç olarak, bugün “ortaçağ” olarak adlandırdığımız şeylerin çoğu, 1066 ile 1415 arasındaki o dönemden biraz daha fazlasını ifade ediyor. Buna “ortaçağ” denmesinin nedeni tarihçilerin kronolojik sıraya bu kadar çok şey koyması; bugünün modern dünyasını geçmişin geçmişiyle karıştırmanızı istemiyorlar.
Savaş-ortaçağ: Orta Çağ’da Avrupa gücünün dayanak noktası
Ortaçağ Avrupa’sıyla ilişkilendirilen en ünlü olay Haçlı Seferleridir, ancak kıtanın tarihini şekillendiren başka birçok çatışma ve çatışma da vardı. Birinci Haçlı Seferi, 1095’te Kudüs’ün Müslüman güçlere düşmesine bir yanıt olarak başladı ve neredeyse felaketle sonuçlandı. Haçlılar büyük bir İslam ordusunun ortasına geldiler ve bir dizi kanlı çatışmadan sonra Müslüman güçler Haçlıların savunmasını kırarak Kudüs’ü ele geçirdi. Haçlılar daha sonra Konstantinopolis de dahil olmak üzere diğer Müslüman şehirleri yağmalamaya devam etseler de, ilk Haçlı Seferinin başarısızlığı dünya tarihinde bir dönüm noktası oldu. Yaklaşık bir yüzyıl süren “ortaçağ” veya “ortaçağ” döneminin başlangıcını işaret ediyordu.
Kara Ölüm
Avrupa’da ilk olarak 1340’larda ortaya çıkan Kara Ölüm’ün, genellikle küresel öneme sahip ilk pandemi olduğu ve tarihteki herhangi bir olaydan daha fazla insanı öldürdüğü düşünülüyor. Pandemi, Avrupa, Asya ve Orta Doğu dahil olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde aynı anda patlak veren hıyarcıklı vebanın hava yoluyla yayılmasından kaynaklandı. Salgın, 1347-48 “Asya Vebası”nın ortaya çıkmış olabileceği Orta Asya’da başlamış olabilir. Pandemi, dünya nüfusuna hızla yayıldı ve yaklaşık iki yıllık bir süre içinde tahmini 75-100 milyon insanı öldürdü. Pandemi aynı zamanda “Yaroslavevian” pandemisi veya daha gayri resmi olarak “Kara Ölüm” olarak da bilinir.
Kanun Hükmünde Kararname: Osmanlılar ve Ötesi
Bugün Türkiye, Kuzey Afrika ve Balkanlar’ın büyük bir kısmına hükmeden Osmanlı İmparatorluğu, orta çağın en önemli güçlerinden biriydi. 13. yüzyılın sonunda, imparatorluk yaklaşık 1.300 mil (2.200 km) uzunluğa ulaşmıştı. 1326’da bir Osmanlı devletinin ilk hükümdarı seçildi ve yüzyılın sonunda imparatorluk dünya yüzeyinin yarısından fazlasını kontrol etti. İmparatorluğun önemi, barutun benimsenmesi ve modern devlet kavramıyla bir dünya gücü haline gelen Osmanlı ordusunun yükselişiyle arttı. Padişahlar son derece yayılmacıydılar, Avrupa, Afrika ve Yakın Doğu’nun çoğunu fethedip yağmaladılar ve imparatorluklarını Orta Asya ve Güney Asya’ya kadar genişlettiler.
Hayatta kalmak için sürekli mücadele
Avrupa paramparçaydı ve Müslüman dünyasında yeni bir tür savaş ortaya çıkıyordu. Katolikler ve Protestanlar arasındaki eski Avrupa Din Savaşları, yerini Müslümanları karşı karşıya getiren yeni “İslam Savaşları”na bırakmıştı. Bir örnekte, Mısırlı bir general olan Nusayri, 1260’ta Suriye’yi işgal etti ve burada Antakya’yı ve diğer birkaç stratejik şehri fethetti. Ardından, kontrolü altındaki Suriye krallığını ilhak ettikten sonra Mezopotamya’ya yürüdü ve burada ülkenin birçok şehrini yağmaladı ve yaktı. Hayatta kalma mücadelesi ortaçağ Avrupa kurgusunun ana teması haline geldiğinden, birçok yazar kalemlerini sıradan insanların günlük hayatlarını kaydetmek için kullandı. Bu türe “kırsal gerçekçilik” adı verildi.